Barbenheimer çılgınlığı, Amerikan Yazarlar Birliği grevi, Nuri Bilge Ceylan – Zeki Demirkubuz atışması derken bir sinema yılını daha geride bıraktık. Yılbaşını keyifli kılan olaylardan biri tabi ki olmazsa olmaz yıl sonu film listeleridir. Yazarlarımızdan Gürsel Durusel, Emre Erköse ve Orkun Yılmaz; 2023 yılında çıkan filmlerden kendilerinin en iyi 10 filmini seçti. Keyifli okumalar.
GÜRSEL DURUSEL‘İN EN İYİ 10 FİLM LİSTESİ
10. MISSING
Searching ile hayatımıza giren bilgisayar ekranı üzerinden bir film izlemek deneyimi Missing ile devam ediyor. Bu tür aslında oldukça popüler olmaya namzet. Unfriended ile bu türü korku janrına da uyarladılar. Bu filmi de sevmiştim. Missing, bir aile trajedisini bize bilgisayar ekranından saniye saniye izletiyor ve filmin içine yerleştirilen sürpriz unsurları tempoyu oldukça dinamik tutuyor. Oyunculuk konusunda film çok iddialı değil ancak filmin lokomotifi zaten farklı anlatım tarzı. Searching’i sevdiyseniz Missing’e de mutlaka şans verin derim.
9. TEENAGE MUTANT NINJA TURTLES : MUTANT MAYHEM
Mutant Mayhem şimdiye kadar yapılan en iyi Ninja Kaplumbağa filmi dersem yanlış olmaz. Spiderverse serisi gibi farklı bir anlatım dili kullanarak oldukça keyifli bir seyirlik sunmuşlar. Çizgi filmlerden bildiğimiz karakterler daha espritüel ve filmin aksiyon dozu gerçekten hayli yüksek. Usta Splinter’ın gençlik halleri bölümlerinde oldukça eğleneceksiniz. Bu tür farklı yorumları seven ve yeniliğe açık bir izleyici olarak Mutant Mayhem’i sevdim.
8. GRAN TURISMO
District 9 ile büyük kitlelerce tanınan Neill Blomkamp’tan bambaşka janrda bir film izlemek ve bu filmin de başarılı olması beni hayli yükseltti. Çok sevilen bir oyun olan Gran Turismo üzerinden yazılan senaryo kimilerine biraz uçuk gelecek olsa da iyi bir yarış filmi deneyimi sunuyor. Başarı öyküleri herkes tarafından sevilir ve çok örneği vardır. Ron Howard’ın Rush’ı kadar iyi oyunculuklar ya da karakter gelişimi göremesek de Gran Turismo’da da tatmin edici, doyurucu bir deneyimle ekran başından ayrılıyoruz.
7. CAM PERDE
Fikret Reyhan üçüncü filmi Cam Perde ile üçüncü sayfa haberlerinden birini çarpıcı şekilde kameraya almış. Oyunculukların hepsi birbirinden başarılı ancak en çok psikopat eski koca rolünde Alper Çankaya’yı beğendim. Toksik ilişkinin ne kadar zararlı olduğu ve toplumu dejenere ettiği çok iyi anlatılmış. Bunu yaparken karakterlerin hiçbirinin siyah ya da beyaz olmaması filmde en beğendiğim nokta oldu. Karakterlerin hepsi bizden biri. Zaafları ve güçlü yönleri var. Karakter yazma konusunda Reyhan gerçekten çok mahir bir isim. Her yeni işiyle çıtayı bir tık öteye taşımayı başarıyor. Yılın çarpıcı yerli yapımlarından biri olmuş.
6. INFINITY POOL
Body horror’ın babası David Crononberg’ün genleri tamamen oğluna geçmiş diyebiliriz. Kariyerine sağlam bir giriş yaptı ve ikide iki ile yola devam ediyor. Son yılların scream queeni Mia Goth ve Skarsgard ailesinin oyuncu evlatlarından Alexander iyi bir kimya yakalamış. Filmin herkese göre olmadığını öncelikle belirtmeliyim. Pek çok izleyici izledikten sonra “Bu neydi şimdi?” tepkisini verebilir ancak marjinal ve doyurucu farklı bir deneyim yaşamak isteyenler için Infinity Pool yılın nadir özel yapımlarından.
5. KEDİCİK
140Journos’un bizlere son armağanı. Adnan Oktar tarikatının görünenden çok daha fazlası olduğunu oldukça çarpıcı anlatan harika bir belgesel. Şebeke yapılanması kan dondurucu cinsten. Allah ile aldatmak ve din afyondur’un en ete kemiğe bürünmüş hallerinden biri diyebiliriz. Olayın içindeki kişilerin olaya dair tespitleri ve yapılan büyük operasyonu dillendirmeleri belgesele sınıf atlatmış. Televizyonda gördüğümüz eğlenen kediciklerin aslında nasıl bir sınavdan geçtiği ve zor sınanmalarını görmek gerçekten üzücü. Kedicik farklı bir deneyim sunuyor ve yılın kıymetli işlerinden.
4. THE TEACHER’S LOUNGE
Almanya’dan bu yıl çıkan en nadide yapım. Farhadi filmlerini andıran yapısı bağ kurmayı kolaylaştırıyor. Önceki yıllarda System Crasher ile eğitim sistemi üzerine derin mesajlar veren Almanlar aynısını The Teacher’s Lounge ile de yapıyor. Başrol Leonie Benesch müthiş bir performans sergilemiş. Film eğitim sistemini eleştirirken insan ilişkileri üzerine de adeta bir manifesto sunuyor. Yapı olarak Jagten’e benzeyen ancak kendine has tarzını da net biçimde ortaya koyan ayakları yere sağlam basan bir yapım olmuş. Avrupa sinemasını kaçış olarak görenlerin listesine mutlaka alması gereken yılın iyilerinden bir film.
3. MISSION IMPOSSIBLE DEAD RECKONING PART 1
Tom Cruise ile özdeşleşen bir marka haline gelen Mission Impossible serisi aksiyonda çıtayı arşa çıkardı desem yanlış olmaz. Serinin ilk filmlerinde maske ile gizlenme olarak biçimlenen metotlar seri ilerledikçe sertleşmeye başladı. John Woo’nun en zayıf işlerinden olan Mission Impossible 2 sonrası seriyi ayağa kaldıran ve serinin en iyi filmlerinden olan üçüncü film seriye adeta bir can suyuydu. Sonrası kurulan bu sağlam kadro mirası bence iyi taşıyor. Son filmin finalindeki vagon sahnesi uzun süresi ve bir saniye düşmeyen temposuyla adeta nefessiz izlenecek bir şölen olmuş. Film uzun süresini hayli iyi değerlendiriyor ve aksiyon sahneleri çok başarılı. Filmdeki aksiyon sahnelerinden standart 3-4 aksiyon filmi çıkar desem filmin iddiasını sanırım anlatabilirim. Şüphesiz yılın en sağlam aksiyonu olmuş.
2. SPIDER-MAN ACROSS THE SPIDERVERSE
Serinin ilk filmi Into The Spiderverse büyük bir çılgınlık yaratmıştı. Sinema salonunda büyülendiğim benim için o yılın en değerli filmlerinden biri olmuştu. Across The Spiderverse devraldığı bayrağı hakkıyla taşıyan çok renkli bir film olmuş. Öncülüne göre farkı gerilim ve aksiyon dozajını hayli yükseltmesi. Finali benim diyen gerilim filmlerine taş çıkaracak cinsten. Filmin totaline yayılan duygu değişimleri izleyiciyi sımsıkı yakalıyor ve bırakmıyor. Filmin her dakikasında verilen emek karşısında saygı duyuyorsunuz. Animasyonların geldiği seviye diğer janrlara göre hayli iddialı noktaya geldi. Serinin üçüncü filmini şimdiden büyük heyecanla bekliyorum.
1. KURU OTLAR ÜSTÜNE
Nuri Bilge Ceylan’ın Ahlat Ağacı’ndan sonra tahtını geri almaya geldiği mesajını net verdiği film olmuş. Üç buçuk saatlik süresini bir dakika hissettirmeyen, mükemmel castı ile ön plana çıkan, karakterler arasında kurduğu çatışması son derece başarılı olan, Gökhan Tiryaki sonrası şüphe duyulan görüntü yönetmenliği konusunda da iddiasını ortaya koyan bana göre yılın en iyi filmi. Deniz Celiloğlu, Dark Knight’taki Heath Ledger gibi yıllarca unutulmayacak bir performans ortaya koymuş. Sindirilmesi uzun sürecek değerli yapımlardan.
EMRE ERKÖSE‘NİN EN İYİ 10 FİLM LİSTESİ
10. EVIL DEAD RISE
Bruce Campbell’ın olmadığı bir Evil Dead projesi benim için her zaman 1-0 geridedir. Evil Dead Rise bu handikapına rağmen baştan sona izleyiciyi dehşet içinde koltuğa çivilemeyi başarıyor. Külliyatın nerdeyse en kanlı filmi olmuş. Arka planındaki aile hikayesi ise biraz burkuyor.
9. HAYAT
Hayat; sevmek, sevilmek ve değer görmek üzerine sahici bir hikaye anlatıyor. Zeki Demirkubuz, çok gerçek yaşamları ve duyguları anlatmış. Her karakterin hikayesi, kendi içinde oldukça anlam taşıyor. Her oyuncu iyi ama Cem Davran’a ayrı bir parantez açmak lazım. Müthiş oynamış. Bence Masumiyet’ten sonraki en iyi Demirkubuz filmi. Hatta bazı yönleriyle ondan bile daha iyi.
8. THE HOLDOVERS
Sıradan insanlara dair dokunaklı öyküleriyle bildiğimiz yönetmen Alexander Payne, The Holdovers ile bu sefer 1970 yılında geçen bir hikaye anlatıyor. Öyle ki filmin giriş jeneriğinde bile o dönemin universal logosunu kullanarak, dönemin atmosferini bize dibine kadar hissettirmeyi amaçlıyor. Holdovers özünde bir değişim ve empati öyküsü. Dokunaklı, içten karakterleri ve harika şarkılarıyla bu senenin izlemesi en keyifli filmlerinden birisi.
7. DREAM SCENARIO
Herkesin ansızın rüyasına giren bir profesörün öyküsü. Filmin tür olarak belli bir kategoriye sokmanın hayli güç olduğunu düşünüyorum. Birçok yerde korku olarak kategorilendirilmesini biraz ilginç buldum. Film, özellikle 2-3 sahnede çok başarılı şekilde korku ögelerini kullanıyor ama genel anlamda bir korku filmi atmosferinden söz etmemiz pek mümkün değil. Ben filmi daha çok kara komik bir nevrotik hikaye olarak algıladım. Senenin en orijinal senaryolarından birisi.
6. ARE YOU THERE GOOD? IT’S ME, MARGARET
Bu yılın benim açımdan sürpriz filmlerinden birisi oldu. Yönetmen Kelly Fremon Craig, 2016’da çektiği The Edge of Seventeen’den yedi sene sonra yine benzer temada bir filme imza atmış. Ancak bu sefer zamanda daha da geriye gitmiş ve 1970’lerde geçen çok hoş bir büyüme hikayesi anlatmış. Biraz Ladybird vari diyebiliriz ama bence ondan çok daha başarılı. Çocuk oyuncu Abby Ryder Fortson dahil herkes çok güzel oynamış. Filmdeki pozitif hava, baştan sona hiç dağılmıyor.
5. MISSION IMPOSSIBLE DEAD RECKONING PART 1
Tom Cruise çıtayı çok yukarı çıkarmayı en baştan hedefliyor. Çünkü geçmişe göre aksiyon sinemasında görsel rekabet çok daha kızgın bir hale gelmiş durumda. Filmin özellikle kamera arkası görüntülerle pazarlanması en başta izleyicide farklı bir beklenti oluşmasına vesile oldu. Seyirciye organik bir Aksiyon keyfi yaşatmayı hedefleyen Cruise, bu uğurda adeta canını tehlikeye atan kimi sahnelere imza atmaktan çekinmedi.
4. THE COVENANT
Guy Ritchie yine yüzümüzü kara çıkartmıyor. Amiyane tabirle zımba gibi bir savaş filmine imza atmış. Filmde; kurgu, oyunculuklar ve yönetmenlik cidden üst seviyede. Hikayenin, senaryonun samimiyetini elbette tartışabiliriz. Kimilerine dürüst gelmeyecektir. Ama ben karşımda duranın bir sinema filmi olduğunu ve en nihayetinde oldukça iyi bir hayatta kalma hikayesi anlattığını düşünüyorum.
3. THE KILLER
The Killer, daha ilk giriş jeneriği ile aslında yönetmenin imzasını taşımaktadır. TV dizisini andıran bu açılış, yönetmenin 90’lardaki iki başyapıtı Se7en ve Fight Club’ı anımsatır. Bir tetikçinin portresini izlediğimiz filmin, kurgusu ise en iyi işleyen tarafı. Film, ayrılmış olduğu bölümlerde farklı mekanlara giderek karakterini bir anlamda aşamalı bir oyunun içerisine sokuyor. Kurgu tam da bu noktada seyircinin filme olan odağını şaşırtmadan, tıkır tıkır işliyor.
2. KILLERS OF THE FLOWER MOON
Scorsese, The Irishman üstüne böyle bir hikayeyle gelmesi açıkçası şaşırtıcı değil. Belli ki usta yönetmen ABD’nin kanlı tarihi ile hesaplaşmasını istiyor. Bunu yaparken de kesinlikle beyaz Amerikalı’ya iltimas geçmiyor. Kimileri filmi bir çeşit aklama ve arınma gibi okumuş ama ben bu eleştirilere katılmıyorum. Scorsese, kesinlikle çuvaldızın iğnesini en derine kadar batırıyor.
1. JOHN WICK CHAPTER 4
Önceki devam filmlerine kıyasla sırtını Aksiyona biraz daha fazla dayayan bir film olmuş. Ama bu dayamayı o kadar başarılı ve orijinal şekilde gerçekleştiriyor ki, handikaplarını ezip geçip yükselen bir film olmayı başarıyor. Sözün özü John Wick: Chapter 4, sadece serinin değil son 15 yılın en çığır açıcı, en dolu ve en nefes kesen Aksiyon filmi olmayı başarıyor.
ORKUN YILMAZ‘IN EN İYİ 10 FİLM LİSTESİ
10. WHEN EVIL LURKS
Kıt geçen korku sezonunun biraz tartışmalı filmlerinden olsa da seyirciyi korkutmayı ve etkilemeyi
başardığı pek çok sahne mevcut.
9. SORCERY
Bu liseteye giren ikinci Şili yapımı olan film, ülkenin karanlık tarihine folk korku hikayesi olarak ışık
tutuyor.
8. THANKSGIVING
Eli Roth’un beyaz perdeye, daha olgun ama eğlenceli ve kanlı olarak döndüğü, sinema tarihinin ilk
şükran günü slasher’ı.
7. HERE
Bas Devos’un sıcak, samimi ama sade hikayesi ile yüreklere dokunmayı başarıyor.
6. SPIDER MAN: ACROSS THE SPIDERVERSE
Miles Morales‘in hikayesinin devamında, örümcek adam evreni çok daha genişleyip , çok daha fazla
karakter eklenirken, macera hız kesmeden devam ediyor. Tasarım, grafik ve müzikleri ile de zevk veren
bir izlenim deneyimi sunyor.
5. HOW TO BLOW UP PIPELINE
Bu sene içinde gösterime sessiz sedasız gösterime giren, anarşist manifesto ile başlayıp, kişisel
hesapların görüldüğü gerilim dolu bir film.
4. EVIL DEAD RISE
Aslına sadık kalıp, hikayeyi geliştirebilen franchise filmlerden. Kan, dehşet ve necronomicon‘dan
yükselen tatlı nameler.
3. EL CONDE
Pablo Larrain‘in siyah beyaz ve duru görselliği ile sunduğu, Şili üzerinden siyasi bir vampir alegorisi.
2. ALL OF US STRANGERS
Taichi Yamada‘nın Yabancılarla Bir Yaz hikayesinden uyarlanan film, Andrew Haigh‘in elinde korku
elementlerini kaybetmesine rağmen güçlü bir dramaya evrilmiş. Umarım gelecek sene sinemalarda
seyretme şansına varırız.
1. ANATOMY OF A FALL
Oyunculuğu, bitmeyen gizemi ve gerilim hissiyatı ile özellikle mahkeme sahneleri ile oldukça etkileyici bir
film.