Aaaah ah… Bu film beni yıllar öncesine götürdü. Her pazar sabahı anam kahvaltıyı hazırlar, çayı demlerdi. Peder bey de açardı TRT1’i kurulurdu karşısına. Hep birlikte ekmeğe yağ sürüp komançileri, apaçileri, yankileri izlerdik. Attığını vuran kovboy, pavyonda etek sallayan sarışın konsomatrise aşık olur, maceradan maceraya koşarlardı. Tabi bu film o kadar ezbere değildi yani, hakkını vermek lazım.
Başta çok eski diye izlemek istemedim ama baktım herkes çok övüyor, bütün listelerde yukarda… İzliyim de sağda solda anlatırım diyerekten açtım İyi, Kötü ve Çirkin filmini. Birader film bitmedi be… Sıkmadı ama resmen bitmedi ya. Yarım paket sigara, 3-4 kez tuvalet molası, iki kez yemek molası derken 5 saat sürdü izlemek. Rahat 1 saat bakışma ve çöllerde yürümeyle geçti. Filmden sonra baktığım her şeyi sarı gördüm bi süreliğine, Kırşehir’de çekilmişçesine sarı ve kahverengiden oluşuyor film. Yönetmenine sağlam söverdim de neyse şimdi, torunları bile rahmetli olmuştur günaha girmeyelim.
3 adamın bi mezarda saklanmış parayı bulmak için ordan oraya koşuşları anlatılıyor. Biri sözde iyi, biri dümdüz kötü. Diğerine de çirkin diyolar. Şimdi Allah yaratmış böyle konuşmak hoş değil tabi de adam baya tipsiz, bizim bütün köy bu herife benziyor ben dahil. Ama bu çirkin olduğu kadar da yavşak. Zaten filmin adını direkt 3 yavşak yapsalar sırıtmaz hani.
Bi yandan devamlı at üstünde yolculuk, bi yandan savaş. Anlatmadılar filmde ama tahminlerime göre ikinci dünya savaşı. Amerikalılar savaşıyo diye öyle düşündüm. Savaş ve çatışma sahnelerinde silah sesleri o kadar yüksek ki bi an kurşunlanıyorum sandım, hasım sahibiyiz birader aklımızı alıyosunuz ya. Ayrıca çocukken oyunlarda neden dıkşın dıkşın dediğimizi hatırlattı film. Silah sesleri direkt dıkşın.
Bu üç paragöz köpek bütün film birbirlerine işkence ettiler. Dayaklar, susuz bırakmalar, ipe asmalar, atını çalmalar… Ya bu kovboyluk da tam enayi işi. At var silah var da avrat yok be abi. Kovboya kız verilmez sonuçta. Ev yok iş güç yok sigorta yok… Her an ölme ihtimali de cabası. Gidin bi bar açın, silah dükkanı açın, şu hayatı biraz yaşayın oğlum. Sabit bi işin olsun sonra yine kimi vuruyorsan vur meşrebine göre.
Bi de acayip bi eksiklik vardı filmde. Kızılderililer nerde lan? Tüylü oklar, zılgıt sesleri, saçma sapan isimli şefler olmadan kovboy filmi mi olur lan? At arabasına saldırıp zengin adamın derisini yüzmeleri falan lazım, böyle tadı çıkmıyor.
Tüm kovboy filmlerinde kullanılan o klişe müziği kullanmaları taklitçilik olmuş ama olsun, çok kıyak müzik. Tiplemeler, laflar on numara. Konu da fena değil. Bu kadar bakışmasalar daha iyi olurdu ama yine de geçerli bi film. İzlemeyenler izlesin, izleyenler de dünyanın en iyi filmi gibi anlatmasın, abartmayın beyler.