Acilen altyazı muhabbetine alışmam lazım, yazılarına yetişebildiğim filmlerden falan ufaktan başlasam alışırım gibi. Lise ikiye kadar boşuna gitmedik okula herhalde. Bir yerde kullanmak lazım okuma ya
zma mevzusunu, bi işe yarasın. Sırf bu yüzden haftalardır izleyemediğim Dövüş Kulübü diye bi film vardı. Sonunda buldum Türkçesini oturdum izledim. Valla beklediğime değmiş çok fena sardı film.
Aylardır uyuyamayan saf temiz bi delikanlıyı anlatarak başladılar filme. Geçen ki gibi hap map filmi çıkacak sandım bi canım sıkıldı ama allahtan öyle değilmiş. Burada çok daha büyük bi psikopatlık varmış izleyince anladım. Adam kanserli hastalarla takılıyor sırf ağlamak için. Koca memeli bi adama sarılıyor falan garip garip sahneler… Sonra kendisi gibi yırtık bi hatunla tanıştı hemen dibi düştü. Söylemiyim söylemiyim diyorum ama yani, kadın dediğin biraz hanım hanımcık olur ya. Nerde hapçı otçu kafası trilyon kadın var bizimkiler gidip aşık oluyor. Yapmayın beyler, hiç bulamıyorsanız gidin annenize söyleyin memleketten bulsun size.
Filmin asıl olayı bizimkinin uçakta aynı Brad Pitt gibi yakışıklı bi adamla tanışmasıyla başladı. Karizmatik, havalı, rahatsız, suça meyilli bi lavuk. Bi kız okursa diye uyarayım, gerçek hayatta böyle tipler at hırsızına benzer. Boşuna hayal falan kurmayın…
Bu çekingen sandığımız kardeşimizin evi yanınca serseri tipli lavuğun yanına taşındı. Bi anda el ense samimiyetine geldiler nedense. Erkekler işte abi… Sırf zevkine birbirlerini yumrukladıkları sahnede baya bi duygulandım. Mahallede abiler bizi birbirimize dövdürüp kahkahalarla izlerdi. Çocukken anlamadık tabi, şimdi biz gençlere aynı muameleyi çekiyoruz. Ne kadar keyifli olduğunu yaşayarak anladık. Ama bunlar işi büyüttü, her görenin canı çekip birbirini dövmeye başlayınca dernek kurdular. 30 kişi toplanıp birbirini dövüp rahatlıyor falan. Tamam dayak yemek delikanlıyı olgunlaştırır, dayak atmak da ferahlatır eyvallah da, biraz bokunu çıkardılar sanki…
Bizim adamın havalı arkadaşı bi yandan hatunu götürüp bi yandan da grubu çeteleştirince tırto kopmaya başladı. Sağa sola saldırmalar, çocuk çocuk tripler, uykusuzluk falan derken bi sabah uyandı arkadaşı yok. Ara tara derken bi öğrendi arkadaşı yokmuş da, aslında halis görüyormuş da, kendi evini kendisi yakmış da, onun yaptığı her şeyi aslında kendisi yapıyormuş falan filan… Normal bi insan kendi kendini döver mi? Hadi dövdü diyelim, farkında olmadan çete kurabilir mi? Ya hadi hepsini bırak, 7/24 mercimeği fırına verdiği bi kadına aaaa o ben miydim yaa diyebilir mi? Bunun tek ihtimali var. Üç harfliler musallat olmuş. Ciddi konular bunlar şakası olmaz. Bizim mahalledeki Sultan teyzenin büyük oğlu vardı. Çocuk sümüğünü falan yiyor diye deli sanırdık. Sonraları fark ettik mevzuyu, uğramışlar buna. Hoca hoca gezdirdiler anca rahatladı. Bu filmdeki elemanda da benzeri bi durum olabilir. Cünüp gezmeyin, ekmek kırıntısına falan basmayın. Benden bi abi tavsiyesi…
Neyse diyeceğim o ki film acayip kaydı gitti. Hayali arkadaş olayına kendimi veremesem de sürekli kavga dövüş olan hareketli filmler bi tık daha sarıyor beni herhalde. Formül basit abi, güzel bi kadın koy, bol bol aksiyon koy izleyelim. Düşünüp kafa şişirmek istesek gider İlhan Oktaylı hocayı izleriz.
1 Yorum
Haha. Bu serinin hastasıyız. Devam etsin hep.