Unorthodox, 2020’de Netfilix’te seyirci ile buluştu. Mini dizi türünde olan Unorthodox, Deborah Feldman’ın otobiyografik romanında uyarlamadır. Dizi 50 dakikalık 4 bölümden oluşuyor. Kitap ilk yayınlandığında İsrail’de yasaklanmış, Amerika’da ise New York Times’in çok satanlar listesine girmiş. Dizinin Williamsburg’daki geçmiş zamanı Feldman’ın otobiyografisinden birebir uyarlanırken, Berlin’de geçen şimdiki zaman ise kurgusal olarak senaryolaştırılıyor.
Dizi, iki farklı şehir, iki farklı topluluk, iki farklı zaman fakat tek karakter üzerinden ilerliyor. Seyirci ilk olarak Feldman’ın otobiyografik kısmı olan geçmiş zamanı; New York’un Williamsburg bölgesinde Ortodoks Yahudi topluluğunda doğup büyüyen 19 yaşındaki Esty’yi tanıyarak başlıyor.
Dizi merkezine; Ortadoksların kolu olan Hasidik cemaatinin üyesi genç bir kadın Esty’yi alıyor. Her ne kadar Esty’yi merkezine almış olsa da Esty’nin hayatının merkezinde; doğduğu dünya, öğrendiği değerler ve benimsediği din önemli bir noktadadır. Hasidik Yahudilerini Esty üzerinden anlatır. Peki kim bu Hasidikler?
Bu dini inanç ‘Gerçek Yahudi’ olarak kendini kabul eden bir dini harekettir. Hasidik Yahudilerini diğer Yahudi gruplarından ayıran giyimleri, adetleri ve dini hayatın her alanına yayıyor oluşlarıdır. Hasidiklere göre Tanrı tarafından İsrail topraklarının kendilerine yasaklandığı ayetine uyarak dünyanın farklı yerlerinde kendi içlerinde cemaat halinde yaşamaktadırlar. Bütün bunların dışında Hasidiklerin kadınlara karşı koyduğu kurallar ve ağır baskılar vardır. Dizi bu baskıları Esty üzerinden aktarır.
Bu kısımdan sonra SPOİLER vardır.
Unorthodox, sıradan bir günün sabahında pencerenin kenarından etrafa bakan genç bir kadınla başlıyor. Fakat daha ilk dakikadan itibaren kaçmaya hazırlanan genç kadının; neden kaçtığını anlamak için otobiyografik geçmiş zamana döner, 19 yaşında evlenme çağındaki Esty’le karşılaşırız. Hasidik Yahudilerine göre kadınlar çok genç yaşlarda evlendirilir ve evlenme yaşındaki kızlar çöpçatanların önerisiyle evlenirler. Esty’i kocası Yakov’la böyle tanışır ve evlenirler. Düğünleri Hasidik adetlerine göre yerine getirilir. Bu adetlerden biri ve dizide gösterilen şekliyle Hasidik cemiyetine bağlı kadınların evlendikten sonra saçlarını kazıtması dizinin en çarpıcı sahnelerindendir.
Esty ve Yakov’un evlendikten sonra gerçekleştirmek zorunda oldukları kutsal görevleri vardır. Bunlardan ilki aile kurmaktır. Fakat bu vazife çocukları olduğu zaman yerine getirilmiş sayılır. Cemiyet; kadınların iyi bir eş, anne ve ev hanımı olması gerektiğini söyler. Fakat Esty, cemiyetinin ona yüklediği toplumsal role uyum sağlamakta zorlanmaya başlar. Evliliğinin ilk haftasından Yakov’un annesiyle geçen konuşmada cemiyetin ’erkeklere’ ve ‘kadınlara’ yüklediği misyon göz önüne serilir:
“Erkek yatakta kendini kral gibi hissetmeli. O zaman bende kraliçe mi oluyorum”
Bu konuşma Esty’nin cemiyetindeki rolünü sorguladığı ve toplumsal olarak nerede olduğunun farkına vardığı ilk anlardan biridir. Tüm yaşadıklarından sonra Esty; bir Şabat Günü yanına pasaportunu, Yakov’un düğün hediyesi olarak verdiği küpeleri satarak aldığı parayı ve onu büyüten babaannesinin resmini alarak Berlin’e kaçar.
Dizi; ikinci dünyayı yani kurgusal, şimdiki zamanda Berlin’e kaçan Esty’yi odak noktasına alıyor. Esty Berlin’e indiği ilk anda kendisi gibi cemiyetinin baskılara dayanamayıp Almanya’ya kaçan annesine gider ve annesinin bir eşcinsel ilişki yaşadığına şahit olur. Geldiği yerin izlerini hala üzerinde taşıyan Esty bu günaha bulaşmadan hemen oradan uzaklaşır. Tesadüfen girdiği kafede bir konservatuar öğrencisiyle (Robert) tanışır ve kafenin karşısında olan konservatuar okuluna girer. Diğer öğrencilerle tanışıp arkadaş olur. Bu arkadaş grubunun hepsi farklı kültür ve ırklardan gelmektedirler. Dizi bu sayede Almanya’nın kozmopolit yapısına gönderme yapar. Hep birlikte göle yüzmeye gelen bu arkadaş grubunda Berlin’li konservatuar öğrencisi Robert, Holokost’un izlerini barındıran Berlin’e ve yüzmeye geldikleri göle dair anekdotunu Esty ile paylaşır: “Berlin duvarı örüldüğünde, Doğu Almanya muhafızları bu gölden yüzerek kaçmaya çalışan herkesi vurdu… şimdi istediğin kadar yüzebilirsin.” Dizi, Berlin’de yaşanılanların ve Holokost izlerinin; geçmiş ve gelecek nesil Yahudiler üzerinde hala bir travma olduğunu seyirciye hissettirir.
Berlin’de Yahudi bir kadın özgürleşir.
Dizinin en çarpıcı ikinci sahnelerinden biri olan Esty’nin göle girip, peruğunu çıkarması ve başını suyun altına sokup çıkardığı anlar Esty’nin hem geçmişini hem de şimdiki benliğini özgürleştirdiği andır. Gölde çıkardığı peruk ise Esty için sadece özgür hayatının başlangıcıdır. Cemiyetinin katı kurallarından kurtulan Esty’nin peruğunu çıkardıktan sonra dış görünüşünü değiştirmesi; ‘bireyin’ ön planda olduğu modern topluma uyum sağlamak istediğini göz önüne serer. Böylelikle Yahudi atalarının esir edilip öldürüldüğü Berlin’de Yahudi kadın Esty özgürleşir.
Unorthodox; aşırı muhafazakâr gruplarda kadının rolüne ve yaşamına çok ciddi eleştiriler sunar. Kadının toplumsal yaşamada iyi bir anne, iyi bir eş görevinin yüklenmesinin dışında bir “insan” olduğunu bir bebek makinası değil “kadın” olduğunu seyirciye bir kez daha hatırlatır. Unorthodox’ta baş karakter üzerinden anlatılan olaylar; ismi değişen kadınlar, toplumlar ve dinler üzerinden yaşanmaya devam ediyor. Bundan dolayı dizinin bize tanıdık gelmesi şaşırtıcı değil. Unorthodox; seçilen mekanları ve oyunculuklarıyla seyirciyi ekrana kilitleyen bir mini dizi. Fakat burada Esty karakterine hayat veren Shira Haas’ın oyunculuğuna ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Son olarak şunu söylemeliyim ki; sinema kişilere ilham verir, Unorthodox’un da dünyanın dört bir yanında aynı kaderi paylaşan kadınlara özgürleşme umudu ve mücadelelerine ilham kaynağı olunması dileğiyle. İYİ SEYİRLER!